Uzun süren bir yazmayışın ardından yine yüzeysel bir karalamada bulunmak istiyorum. Elbette cahiliz, çok bir şey bildiğimiz yok, en azından benim. Oda arkadaşım Emrah‘ın yazdığı bir not üzerine bir süre düşündüm.
Kendisinin de belirttiği gibi olasılık, tüm ideal şartlarda bile doğruluğu kesin olarak ispatlanamayan bir teori. Örneğin bir para atma deneyinde paranın atış doğrultusu, uygulanan itme ve bunun gibi bir çok parametre sabitlenerek olayın sonucunu bir sonuca atayacaktır. Böylece aynı şartlarda parayı istediğiniz kadar atarsanız atın mutlaka tek sonuç gelecek ve olasılık teorisindeki yazı-tura %50 ihtimali ortadan kalkmış olacak. Emrah‘ın da dediği gibi bir olayın olma ihtimali ya 0 ya da %100’dür ve arada bir değer alamayacaktır. Bana mantıklı geldi.
Ardından bilgisayarlardaki rastgele seçimler yapabilen (ya da yaptığını sandığımız) algoritmaların çalışma ilkesini düşünmeye başladım. Görünüşe göre hiçbir değişkene bağımlı olmadan rastgele bir seçim yapmanın yolunu ben bulamadım. Ancak belirli bir diziden eleman seçileceği zaman, bilgisayarın microtime’ı kaynak olarak kullanarak anlık bir seçim yapılabilir. Kaba bir örnek olsun; ben 0-10 arasında bir sayı istediğim zaman bana algoritma içinde bulunduğum saniyenin son rakamını verebilir. Her ne kadar mikro sürelerle çalışılsa da elde edilen sonuç, önceden tahmin edilebilir oluyor. Saat 04:56:23’te bu işlevin çalışacağını varsayarsak sonucu önceden kestirmiş oluruz. Bu nedenle bu algoritma ile tam anlamıyla rastgele bir seçim yapmak mümkün olmuyor. Yapacağınız işlemlerle rassal sonuç üretecinin bir adım önüne geçerseniz döndürülecek değeri bilmiş oluyorsunuz. İşte bu noktada yapılan işlemin rassallığı ortadan kalkmış oluyor.
Daha sonra bu konu üzerine yaptığım araştırmaya göre genelde hazır sistemlerde gelen randomize (rastgele) sonuçlar üretebilen algoritmalar, sistemin time değerlerini kullanarak veriler üretebiliyor. Herhangi bir değişken (ki bu bilgisayar algoritmalarında sürekli değişen bir değer olarak time kullanılması çok doğal) fonksiyonlarla belirli sonuç dizilerine dönüştürülebiliyor. Pseduorandom, adı üstünde, gerçek olmayan bir randomize işlemi ile asla gerçek sonuçlar elde edilemiyor.
Einstein - Podolsky - Rosen (EPR) Paradoksu’nda anlatıldığı gibi Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi’nin doğru olması mümkün değildir. Paradoksa göre her kuantum parçacığın birbiri ile bir ilintisi vardır ve bunlar rassal hareketler yapmak yerine aralarında korelasyonlu hareketler yapmaktadırlar. Sonuçta kesin olarak tanımlanacak bir Kuantum kuramında belirsizlik ilkesinin olmaması gerekirdi. Böylece eksik olduğunu iddia ettikleri Kuantum teorisine dayalı bir paradoks olan EPR paradoksu, bugün yapılan deneylerle bir paradoks olmaktan çıkıp fizikte bir olgu hâlini aldı.
Yazının sonunda belirttiğim linklerde daha çok bilgiyi bulabilirsiniz, fakat bilim çevreleri şu durumda Kuantum bilgisayarlar dışında hiçbir şekilde çevresel veya içsel değişkenlerden bağımsız bir rassal seçimin mümkün olmadığı konusunda hemfikir. Nihayetinde güvenlik kodu üretirken seçtirdiğiniz sayı da, winamp’ta müzik dinlerken shuffle özelliği ile gelecek sonraki şarkı da bir dizi fonksiyonun değişkenler üzerinde kullanımından ileri geliyor. Yine de kaynaklara bakmakta fayda var. Özellikle 1 ve 3 no’lular ilginiz çekebilir.
Benden bu kadar, ilginizi çekerse devamını araştırmak size kalır. Kullanabileceğiniz bağlantılar aşağıda :) Sağlıcakla kalın.
-
Wikipedia - Uncertainty Principle (Heisenberg Belirsizliği)
Leave your thoughts